6 Temmuz 2008 Pazar
SEDAT:Nedir o?
CEVDET: Uzi marka otamatik silah
SEDAT: Bilmiyorum
CEVDET: Daha önce hiç gördün mü?
SEDAT:Hayır. Neden sordun?
CEVDET:Senin arabanda bulundu; Abbasta. Cavit Hasanoğlu ve Sümer Kireççi bu silahtan çıkan kurşunlarla öldürüldü bunun ne anlama geldiğini biliyo musun?
SEDAT:Neler saçmalıyosun Cevdet?
CEVDET:Cinayetle yargılanacaksın Sedat!
-----------------------------------------------------
CEVDET: Yalvarırım bana öyle bakma Cahide ana
CAHİDE SULTAN:Sen bide içimi görsen
CEVDET:Keşke bi çaresi olsa
CAHİDE SULTAN:Senden çare dilenmeye gelmedim Cevdet bana neler olduğunu anlat.
CEVDET:Elde bi takım deliller var. Kesin ve net deliller
CAHİDE SULTAN:Sedatı suçlamaya yeticek kadar kesin mi?
CEVDET: Dünyanın her tarafında herkesi suçlamaya yetecek kadar kesin
CAHİDE: Sedat neyle suçlanıyor?
CEVDET: Henüz savcının karşısına çıkmadı bilmiyorum
CAHİDE SULTAN:Ben senin görüşünü soruyorum
CEVDET:Vaz geç ana sorma
CAHİDE SULTAN: Soruyorum Cevdet!
CEVDET:Bunu bana yapma anacım
CAHİDE SULTAN:Yüzüme bak ve adam gibi cevap ver.
Cahide Sultan: Senin bu söylediklerini aklın alıyor mu?
Cevdet: Ne aklım ne yüreğim içim boşaldı ana. Elim kolum bağlı yalvarırım beni anla
Cahide sultan:Anlaşılacak bişey yok Cevdet ama istersen sen bunları bi de Remzi Babana anlatmayı dene
Cevdet:: Remzi Baba
Cahide Sultan: Sabahtan beri kendisini odaya kapadı kimseyle görüşmüyor kimseyle konuşmuyor.Yüzü kireç gibi
Cevdet: O bunları hiç hak etedi
Cahide Sultan: Yatak odasının penceresine yüzünü dayamış Mihrabat Korusunu seyrediyor. Sanki sasnki ömrünü doldurmuş yaşlı bir çınar gibi
Cevdet: Şu filmi başa sarmak mümkün olsa. Son iki haftayı hiç yaşamamış olsak
Cahide Sultan: Ama yaşadık
Cevdet: İki haftada ömrümün yarısı gitti Cahide Ana kalan yarısınınıda verirdim.
Cahide Sultan:Bunlar boş sözler Cevdet. Kimse kimsenin hayatını yaşayamaz ama elinden alabilir.
Cevdetlsun ben yinede verirdim Şerefim hakkı için söylüyorum verirdim yeterki sen bana öyle bakma yeterki Sedat Sedat bana boş gözlerle bakmasın
CEVDET: Bu yıl kış uzun süreceğe benziyor.
SEDAT:Öyle görünüyor
CEVDET: Eskiler buna pastırma yazı der
SEDAT: Sonbahar yaprakları hala yerlerde, çiğnenmiş sonbahar yaprakları.
CEVDET: Kış uzun sürecek
SEDAT: Belkide ömrümüzün en uzun kışı Cehennem en uzun kışı
CEVDET: Eve uğradım burada olduğunu söylediler. Buketle birlikte.
SEDAT: Buket..
CEVDET: Nerde o?
SEDAT: Gitti. Biliyo musun? Ceyhunla evlenecek.
CEVDET: Emin misin?
SEDAT: Evet.
CEVDET: Belkide evlenmez ne bilim bakarsın bi terslik olur.
SEDAT: Hepsi gittiler Cehennem. Ne Yeşim kaldı, ne Melek, ne de Buket.
CEVDET: Havada gittikçe serinliyor.
SEDAT: İçime kar yağıyor Cehennem. Bütün sonbahar yaprakları çürüyor.
CEVDET: Gidelim.
SEDAT: Beni yalnız bırak
CEVDET: Peki.
SEDAT: Cehennem! Git onlara deki; Sedat Yalçın bi daha asal aşık olmicak.
_________________
CEVDET: Başka birini mi bekliyordun?
SEDAT: Hoş geldin
CEVDET: HOŞ bulduk. Nasıl gidiyor kardeşlik
SEDAT: Fena diil. Günlük yazmaya başladım
CEVDET: Yıllar önce ben de biara yazmıştım
SEDAT: Sonra naptın?
CEVBDET: Yazdıklarım polis bültenlerine benzemeye başlayınca ben de bıraktım
SEDAT: (güler) Bakarsın ben de bırakırım veya oturup bi kitap yazarım
CEVDET: Burada canınız sıkılmıyor mu?
SEDAT:dışarıda çok daha sıkıcı şeyler var
CEVDET: Tehlikeli biyer
SEDAT: Ne bakımdan?
CEVDET:Burada mutlu olabilirsin
SEDAT:E bunun neresi tehlikeli?
CEVDET:Cennette herkes mutludur ama orda da insanlar vardır ve bi arada yaşarlar Herhalde Tanrının bi bildiği olmalı
SEDAT: Ya Cehennemdekilere ne diyceksin Cehennem?
CEVDETnlar mutlu olduklarını söylemiyorlar ki
SEDAT:Şimdilik ben de söylemiyorum
CEVDET: Ya ne yapıyosun?
SEDAT:Kendi kirini dünyaya bulaştırmadan yaşamak desem
CEVDET: Olur öle diyelim yaa senin misafirin mi var?
SEDAT: Bi kadın
CEVDET: Belli oluyor. Tanıdık biri im?
SEDAT: Hayır değil
CEVDET: Pekiii günlüğünde yer alacak kadar önemli ?
SEDAT: Bilmiyorum belki
CEVDET: Ne demişler hayat
SEDAT: Evet hayat
DENİZ: Merhaba
CEVDET: Merhaba hanımefendi (Sedata dönerek)kendine iyi bak
SEDAT: Güle güle Cehennem
SEDAT:Hoş geldin
DENİZ: hoş bulduk canım kim bu?
SEDAT: Adresimi bilen ender insanlardan biri
DENİZ: Sana bi mesaj var
SEDAT: Kimden?
DENİZ: Sakallı tuhaf bakışlı biri ismini söylemedi eski bi dost dedi sen anlarmışsın .
Sedat: O adamlar onları ben vurmuşum Osman
Osman:Ne biçim laf şimdi bu?
Sedat: Tam karşımdaydılar. İki kişiydiler silahları vardı. Ateş ettim hiç birini hatırlamıyorum orda gözlerimin önünde düştüler. Yanımdaki adam onuda hatırlamıyorum.Tetiğe bastım. Karanlıkta ateş eden adam bendim Osman her gece kabuslarıma giren o adam bendim. Karanlıkta yüzü olmayan o adam bendim Osman. Onları ben öldürdüm düşünebiliyor musun onları ben öldürdüm ben öldürdüm
Osman:Tamam sakin ol sen öldürdün
Sedat: Ben öldürdüm onları ben öldürdüm…..
Osaman: Tamam sen öldürdün tamam sakin ol sendin…Bi sigara yak bi nefes al hadi sakin ol. Ne var bunda yani?Bu dünyada her gün bisürü adam ölüyor bu ne demek biliyo musun haa söylesene ne demek? Her gün bir insan bi adam öldürüyor demek. Durduk yerde kimse kimseyi öldürmez mutlaka bi b… yemişlerdir.
Osman:Bidahaki duruşma ne zaman?
Sedat: Haftaya Cuma
Osman: Kasetin savcının eline geçmesi kötü oldu?
Sedat:Acaba naparlar?
(İdamlık Bekir türküye başlar)
Osman:İdamlık Bekir
Sedat:Savcı kaseti çoktan seyretmiştir
Osman: Bekirin gözleri yıllardır kan çanağı
Sedat:Belki yeni bir iddaname hazırlar
Osman: Zavallı adam hala yıllardır bi gece yarısı yatağından kaldırılıp asılacağını sanıyor
Sedat: Belki benimde idamımı isterler
Osman: Meraketme artık kimseyi asmıyorlar sen söylemiştin
Sedat: Kapa çeneni
Osman: Canım belki müebbete çevirirler bakarsın af çıkar
Sedat: Osman sus
Osman: Ha savcıya bozulma ona bu iş için para ödüyorlar
Sedat:Bana bi sigara ver ve çeneni kapa
Osman: Çok içtin sabahtan beri it gibi sigara içtin
Sedat: Ver şunu
Osman:İyi iyi al………bakarsın Bekirle seni aynı koğuşa verirler
Sedat: Ne demek istiyosun sen?
Osman: Bana bakma ben o sıralarda çoktan uzaklarda olucam
Sedat: Ne…kaçıcakmısın?
Osman: Seni yalnız bıraktığımı düşünmezsin değil mi?...
Gadiyansman Nalbant idareye
Osman: Aslında hiç de fena söylemiyor
Sedat: Merhaba
Rıfat: Otur
Sedat: Nasılsınız?
Rıfat: İyiyim ya sen?
Sedat: İdare ediyoruz.
Rıfat: Uzun zaman oldu
Sedat: Haklısınız uzun zaman
Rıfat:Sedat! Bu nasıl iştir söyler misin*
Sedat: Anlamadım
Rıfat: Seni iyi görmedim. Hangimiz içerde hangimiz dışarıda pek belli diil.
Rıfat: İnsanın gözleri böyle zamanlarda eski yol arkadaşlarını arıyor; belalı zamanların yol arkadaşlarını
Sedat:Beni bağışlayın kabahatim büyük bi türlü gelemedim
Rıfat:Boşver olur böyle şeyler. Bazen isteklerimizle yaptıklarımız bi türlü birbirine uymaz. İçerdeki insan biraz alıngan oluyor
Sedat: Bazende yollar birbirine karışıyor
Rıfat: Yoo yollara kabahat bulma onları karıştıran genelde bizleriz.
Sedat: Kendinizi hiç yanlış bir yolculuğun biletini kestirmiş gibi hissettiniz mi?
Rıfat:Hem de çook.
Sedat: Sonra naptınız?
Rıfat: Sonra bindiğim aracın kapılarını tekmeledim,şöförle kavga ettim, imdat kolunu çektim kısaca her yolu denedim. Hala da denemekteyim
Sedat: Sanırım ben de aynı şeyleri denemeliyim
Rıfat: Bunlar aslında senin becermekte sıkıntı çekeceğin şeyler değil
Sedat: Sanki eskisi kadar güçlü değilim
Rıfat:Hepimiz zaman zaman yorgun düşeriz. Sedat! Söylesene senin bu yanlış yolculuğunda kaç yolcu var?
Sedat: İki
Rıfat:Öbürü Buket mi?
Sedat: Evet
Rıfat: Ona dikkat et olur mu?
Sedat: Ederim
Rıfat: Görüşürüz.
_________________
sedat yalçın: dinlendirici
rıfat: dinlenebiliyor musun ?
sedat:fırsat buldukça
rıfat:fırsatın oluyor mu?
sedat:sorular peşimi bırakırsa evet
rıfat:peki bırakıyor mu?
sedat:şimdi bu bi oyun mu?
rıfat:evet bize oynanan bi oyun
sedat:sorular kimi zaman karşılıklı konulmuş aynalar gibidir
rıfat:ve birbirinin içinden uzayıp gider
sedat:bulduğun her cevap seni başka bir soruya götürür
rıfat:ve her soru bir başka sorunun kapısını çalar
sedat:sorulara
rıfat:soruların ve cevapların canı cehenneme.buralarda başka bir fener var mı?
sedat:neden sordunuz ?
rıfat:belki bir gün ihtiyacım olur
sedat:buraya kapağı atmadan önce olağan dışı şeyler yaşamıştım
rıfat:galiba bende yaşıyorum
sedat:öyle görünüyor
rıfat:çok mu belli?
sedat:binlerce kilometre den gölgesini görsem tanırım
rıfat:sence neye benziyor?
sedat:aşk desem fazla mı iddialı olur?
rıfat:ürkütücü bi iddia
sedat:gölgeden de fazlasını görüyorum burnumun ucunda
rıfat:lanet bi adamsın sen
sedat:şimdi kokusunu da duymağa başladım
rıfat:buralarda bir fener var mı diye sordum
sedat:işe yaramaz
rıfat:uzaklardan birbirimize ışıklarımızı yakarız
sedat:dalgaların sesi bütün haykırışları bastırır ciğerlerin parçalansada fayda etmez ben yaşadım bütün mevsimlerde ve bütün denizlerde
rıfat:sisli havalarda çan sesleri imdadımıza koşar sen burada çalarsın ben kim bilir hangi kayalıklarda
sedat:rüzgarda sesler birbirine karışır
rıfat:ve bütün gemilerin rotası şaşar
sedat:hayat uzakta bi yerde
rıfat:oysa içinden bi ses inadına yaşamak diye tutturur
sedat:doğrudur çünkü yaşamak en büyük maceramız
rıfat:birazdan akşamın bulutları üstümüze çökecek burdan kalkacağım ve kim olduğunu bilmediğim bi kadının yanına gidicem
sedat:macera başka türlü nasıl tamamlanır ki???
Buket: Kuş seslerini duyuyo musun?
Sedat: Evet bunlar yelkovan kuşları
Buket: Onlar hep sürüyle uçar
Sedat:Tıpkı turnalar gibi
Buket: Kuşlar bu mevsimde göç etmez diymi?
Sedat: Hayır. Daha göç mevsimine çok var. Neden sordun?
Buket: Bilmem. Bazen havalar birden soğur. Yaz güneşinin yerini kış bulutları alır. Zamansız göçler yaşanır.
Sedat: Nerden aklına geldi bunlar?
Buket: Hiiç öylesine.
Sedat: Başka şeyler düşün güzel kız! Şu an kadar güzel şeyler, seni sevmek kadar güzel
Buket: Çok mutluyum Sedat! Seni severken çok mutluyum.
Sedat: Hiç alışık olmadığım kadar mutlu. Tuhaf bi duygu sanki sanki mutluluğun ötesine geçmiş gibiyim.
Buket: Bu defa yolunu kaybetme olur mu?
.............
Sedat:.....bıkmadın mı Cehennem?
Cevdet: Iıı bıkmadım.
Sedat: Peki seni bıktıran ne?
Cevdet: Bazen bazen kendimde dahil her şey.
Sedat: Sana hak veriyorum.
Cevdet: Sahi mi?
Sedat:Evet çünkü ben de öyle düşünüyorum. Giderek bi orduya dönüşüyorz.
Cevdet:Yorgun savaşçılar ordusu.
Cevdet: Dün gece herkes seni aradı nerdeydin?
Sedat:Boşver be Cehennem! Söylesemde inanmicaksın.
Cevdet: Sen hele bi anlat bakalım.
Sedat: Hani kötü bir rüya görürsün. Gözlerini kötü bir yerde açarsın, bağırmak istersin sesin çıkmaz, kaçıp kurtulmak istersin, ayakların bi beton külçesi gibidir. Kımıldayamazsın.
Cevdet: Şunun doğru dürüst anlatmanın bi yolu yok mu adam gibi mesela?
Sedat: Biraz zor be Cehennem
Anibal: Merhaba Sedat Yalçın! Sonunda karşılaştık.
Sedat:Eveet sonunda
Anibal: Arkadaşlarımız seni rahat ettirdiler mi?
Sedat: Ellerinden geleni yaptılar.
Anibal: Ufak tefek sorunlar daima aşılabilir.
Sedat: Umarım öyle olur.
Anibal: Savaş filmlerine bayılırım. Eee bi içki alır mısın?
Sedat: Hayır demem.
Anibal:Özel bi isteğin var mı?
Sedat: Seçme şansım vr mı?
Anibal: Benimkiden veriyorum. Konyak marter (doğru mu yazdım bilmiyorum) en iyisi odur……aaah muhteşem tek kelimeyle muhteşem sağlığına.( ekrandaki savaş filmini göstererek) söylesene onlara bakınca neyi görüyosun?
Sedat: Ölümü
Anibal: Hah hah haa yanlış değil ama eksik
Sedat: Eksik olan ne?
Anibal: Huzur
Sedat: İlginç bi yaklaşım
Anibal: Bütün kirlerden arınmak
Sedat: Giderek daha da ilginç olmaya başladı.
Anibal: Sinema filmlerinin en başarılıları savaş filmleridir sence bu bir mü?
Sedat:Aşk filmlerini yabana atma.
Anibal:Hangisi bana isim ver.
Sedat: Rüzgar gibi geçti.
Anibal:hah hah hah!Amerika KuzeyGüney savaşının tam ortasında geçer.
Sedat: Anna Karenina
Anibal: Çarlığın çöküşü ve ufukta---devri
Sedat: Kazablanka
Anibal:Hah hah haaa -----olağan üstüydü ama fonda gene savaş var.
Sedat: Daha başkaları da var
Anibal: Mutlaka vardır amaa sen de benim gibisin Sedat Yalçın. Aşkla savaş gururla iç içe geçmiş
Sedat: Benim adıma konuşma.
Anibal: Konuşurum konuşurum çünkü seni çok iyi tanıyorum.
Sedat:Bu doğru diil.
Anibal: Aşkın şiddetinde de bitür savaş vardır ve savaş her defasında bir aşk oyunu gibi çetrefillidir.
Sedat: Senin oynadığın oyun gibi mi?
Anibal: İlahi bir oyun. Ölüme koşan ruhların huzuru.
Sedat: Ne yazık ki tarih seninle aynı kanıda diil.
Anibal:Çünkü tarih eşkiyaların elinde ve gerçek savaşlar asla savaş filmlerinin düzeyine erişemedi..
Sedat: Haklısın. Şu insanlarda bi garip oldu. Seni gibileri bi türlü anlayamıyorlar.
Anibal: Anlayamazlar çünkü ölümün lezzetini hiç tatmadı.
Sedat: Ya sen Anibal sen ölümü tattın mı?
Anibal: Defalarca.
Sedat: Nerde?
Anibal: Önceki hayatımda.
Sedat: Benimle alay etme.
Anibal: Aa! reankarnasyona inanmaz mısın yeniden doğuş?
Sedat: Hayır inanmam
Anibal: Yazık eğer inansaydın geçmişteki ismini öğrenme şansımız olurdu.
67. Bölüm:” Dünyanın bütün ateşleri”
Sedat: Son günlerde ne zaman arkamı dönsem seni görüyorum Cehennem.
Cevdet: Son günlerde ne zaman seni arasam acayip yerlerde buluyorum Kardeşlik
Sedat: Son günlerde ne zaman yalnız kalmak istesem
-----------------------------------------
Cevdet: Tamam tamam uzatma
Sedat: Senin mesaide olman gerekmiyomuydu?
Cevdet: Gerekiyodu
Sedat: Neden buradasın?
Cevdet: Boşver. Şehri bir saat kendi başına bırakmakla bişey olmaz. Zaten ortalığı b… götürüyor.
Sedat: Aynı şeyi benim için de yapsan.
Cevdet: Yani seni kendi başına bırakmak gibi m,
Sedat: Hı hıı
Cevdet: Olmaz Kardeşlik.
Sedat: Niye
Cevdet: Sen benim için bu şehirden daha önemlisin.
Sedat: İnsan bazen bi şehirden bıkabilir.
Cevdet: Doğrudur.
Sedat: Ama ondan da kötüsü nedir biliyor musun Cehennem!
Cevdet: Zor soru.
Sedat: Bazende bi şehir bi insandan bıkar. Ben galiba o insanım.
Cevdet: Baksana Kardeşlik! Bu cümleyi kurmak için çok mu düşündün?
Sedat: Yoo seni görür görmez aklıma geldi.
Cevdet: Allah Allaaah!
Sedat: Niye şaşırdın?
Cevdet: B..luk sadece şehirde olsa iyi galiba biraz bende de var.
Sedat: Sen üstüne alınma
Cevdet: İyisin değil mi?
Sedat: Evet
Cevdet: Eh iyi o halde ben gidim.
Sedat: İyi
Cevdet: Hoşçakal Kardeşlik
Sedat: Güle güle!
TİJEN: Büyümek, zor ve belalıdır. Önce çocukluğun renkleri kaybolur, sonra hayaller azalır. Lekesiz ve saf ruhların bıraktığı çocuklar çekip uzaklara gider. Gerçeklerse istilacıdır. Hayallerin bıraktığı boşluğa hoyratça gelir yerleşir.
Çocukluk, en çok hatırlanandır. Gökyüzünün hep mavi zamanlarından kalan sesler ve kokulardır. Çocukken sevmek için önümüzde koskoca bir ömür vardır. Büyüdükçe sevgiye ödenecek zaman gittikçe daralır.
Büyümek acısı yıllar sonra anlaşılan ilk ve en ucun ayrılıştır. O andan sonra şarkılar daha dokunaklıdır, kuşlar daha yükseten uçar, masalların yerini talk showlar alır. Ve o andan itibaren kendimize sorulabilecek bir tek erdemli soru vardır. Hangimiz geride bizi özleyen çocuğun......bakışlarını bıraktık?
“Ayrılık yerinde solan bi çiçektir” demiş şirin biri ama içimdeki bu zehirli çiçek yakamı bırakmadı güzel kız, bırakmadı. Aksine yokluğun onu daha da büyüttü. Ben bu çiçeği artık birlikte soldurmak istiyorum. Hayatın bizden çaldığı zamanları geri almak istiyorum. Seninle birlikte geçen günleri çok özledim. O gün gelinceye kadar da dimdik ayakta durmaya çalışıyorum ve bu ıssız günlerimde kendimi açık denizlere atıyorum. Hayat bi tatil gibi geçiip gidiyor.
Bu sükunet daha ne kadar devam eder bilmiyorum. Bildiğim tek şey seni çok ölediğim. Ne garim değil mi Güzel kız? İnsan kavuşmayı beklerken, beklemeyi de sevmeye başlıyor. Bizimkilere gelince herkes iyi. Coşkunla Ayşe’nin dışında. Başka bir televizyon kanalında çalışıyorlar; nefret ettikleri bi kanalda.
Ne dersin Buket? Sence yaşam bizi deniyor mu? Eğer deniyorsa biz onun en tecrübeli oyuncuları olmalıyız. Ben buna razıyım Güzel kız ama her öğrendiğim şey yeni bir yalnızlık getiriyor. Ayrılığın tadını öğrendim, beklemeyi öğrendim, hasretin nasıl yaşandığını öğreniyorum itirazım yok bunlara güzel kız ama bazen kendimi ıssızlığımla baş başa buluyorum. Bazen de içimdeki öksüz çocukla konuşuyorum. Kararsız ve kimsesiz çocukla.
Sedat YALÇIN
Remzi Baba: Sedat! Şükran seninle değil miydi?
Sedat: Kameriyede oturuyor baba. Biraz yalnız kalmak istedi.
Remzi Baba: DAlgınsın? Bu kadar dalgın olmak yorucudur oğlum. İnsan bi kere daldımı kendini m.....(?)gibi hisseder. Ordan çıkmak da hayli zor olur.
Sedat: Hatırlıyo musun baba? Bi gün yine seninle şu merdivenlerde oturuyorduk. Bana demiştin ki;"Sorularla yaşamak zordur. İnsan en zor soruları kendine sorar".
Remzi Baba: İçinden en zor çıkılan sorularda onlardır.
Sedat:Çünkü insan kendine yalan söyemeyi bir türlü beceremez.
Remzi Baba: (Güler) Buket de bu soruların içine dahil mi?
Sedat: Gün geçtikçe iyiye gidiyor baba. Artık durumu o kadar kötü değil.
Remzi Baba: Peki o zaman kötü olan ne?............bana öyle geliyor ki seni düşündüren şey senden başkası değil. Yoksa yanılıyor muyum? Buket iyileşiyor zaman seninde yaralarını sardı. Artık o metruk evden çıkmanın zamanı gelmedi mi Sedat?
Sedat: Bilmiyorum baba. Emin değilim
Remzi Baba: Bak! Sakın bana yorgun olduğunu söyleme. İçinden geçenleri biliyorum. Beni inandıramazsın. Hissediyorum. Geri dönmeni isteyen boyna o notları bırakan o insanları ara..ara ve onlara içinden geçen ilk cümleyi söyle.
Sedat: Keşke o kadar kolay olsa baba.
Remzi BAba: Asıl kolaylık hayatın geçip gitmesine seyirci kalmaktır. Sen hiç bir zaman bunu yapmadın gene yapma.
Sedat: Yaşanan onca sıkıntılar,acılar benim yüzünden ödediğiniz onca bedel var baba hemde hiç haketmeden.
Remzi Baba: Ahh gerekirse yine ödenir, ödenir ve geride onur duyulacak bir hayat bırakılır. Ben içeriye gidiyorum Cahide Sultan bana çay yapacakt. Hadi sende gel istersen?
Sedat: Daha sonra gelirim baba ben biraz daha buralardayım.
Remzi Baba:Öyle olsun.
Yolcu: Neden?
Osman: Gelenler var.
Yolcu: Kim?
Osman: Senin huyun değişmeye başladı. Eskiden soru sormazdın.
Sedat: Gelenler oyun oynar mı?
Osman: Hem de ne oyunlar
Yolcu: Rus Ruleti
Osman: Pek sayılmaz Silah onların elindeyken boştur sıra sana gelincedee....bütün mermiler yerine gelir istesen de ıskalayamazsın
...........................
Yolcu: Oyun başladı
Osman: Biz de katılalım mı?
Yolcu: Emir gelmeden olmaz
Osman: Başlatma emrine..Burda gebermek mi istiyosun?
Yolcu: Hayır
Osman: O zaman yürü
Yolcu: Kupa kızı
Osman: Biraz daha sallanırsan kupa kızı yerine papazı bulacaksın manyak
Yolcu: Papaz papaaaz burda biyerlerde papaz vardı
Osman: Sana yürü dedim
Yolcu:olur
Buket: Bizi öldürücekler…öldürücekler biliyorum öldürücekler. İkimizide öldürücekler
Rıfat: Bilmiyorum
Buket: Korkuyorum baba çok korkuyorum
Rıfat: Bende…..(Frenkiye dönerek) bana bak senin gibiler hiç konuşmaz diymi? Sadece emir alır,sonra nişan alır ve tetiğe basar en son ne zaman bi insanın yüzüne baktın lanet herif?
Buket: Bu dönen Sedat değil.
Rıfan: İşte dileğin gerçekleşti geldi Karanlıklar Prensin geri döndü
Buket: Bize..bize nasıl baktığını gödün mü?
Rıfat: Hemde ne dönüş yanında ikramiyesi bile var.
Buket: (Frenkiye) Duur dur bidakka seni hatırlıyorum
Rıfat: Kimi bunu mu?
Buket: Evet sen..ogeceki adam sendin
Rıfat: Hangi adam?
Buket: Sedat’ın tutuklandığı duruşma…çıkışta yalnız kalmak istedim. Dolaştım bi banka oturdum…o sendin
Rıfat: Sonra noldu?
Buket: Hiç kalkıp gitti..ben ben ağlıyordum.
TİJEN:
Kavuşmak içimizde yer etmiş eski bir şarkının yeniden hatırlanmasıdır. Bi zamanlar ahenkle dans eden duyguların uyanması. Televizyon haberleri sonsuz ayrılıklardan ve sallantılı beraberliklerden söz edebilir ve bu asla önemli değildir.
Kavuşmak bazen kaldığımız yerden devam etmektir bazaense yeniden başlamak. Kavuşmak, yokluğun bilmecesi sürerken duyulan özlemdir. Kasvet yüklü bir karanlıkta ışığı arayan umutsuz yolcuların en ölümsüz hayali.
Kavuşmak, zamanı insafsızca katleden ayrılıklardan sonraki ilk dokunuştur. Küçük bi şaşkınlık yeniden hatırlamanın ilk acemiliği. İnsan ellerini nereye koyacağını bilemez. Geçmişte yaşananlar bir anda anı olup çıkıverir. Belkide bu yüzden anılarla baş edemeyen bi kavuşma hiç bir zaman gerçek bi kavuşma olmamıştır. Onun adı olsa olsa buluşmadır. Kırık dökük ve eksik bi buluşma. Çünkü arada hâlâ aşılması gereken can sıkıcı bir uzaklığın ürkek gölgesi dolaşır.
Kavuşmak, ne yazıkki henüz şiir kıvamından oldukça uzaktır. Öylesi anlarda insan ister istemez kendisine sorar; "Kavuşmak için ayrılık şart mıdır?"
Sedat: Sağlık olsun
Cevdet: Bişey içer misin?
Sedat: Hayır
Cevdet: Toplantıdaydım biraz uzardı
Sedat: Söylediler…Bu aleti kullanmıyalı yıllar oldu. Nasıl kullanıldığını bile unuttum.
Cevdet: Evdekiler nasıl?
Sedat: İyi iyi
Cevdet: İyi
Sedat: Şu konuya girsek artık
Cevdet: Olur girelim.
----------------------------------
Cevdet: İşimi zorlaştırıyorsun.
Sedat: Bunu niye yapiim Cehennem
Cevdet: Ne bilim ben.
Sedat: Gözlerinin içine baka baka sana nasıl yalan söylerim benim ben Sedat Yalçın
Cevdet: Ortada bi yalan var
Sedat: O yalan bana ait diil
Cevdet: O halde şimdi sen benim yüzüme bak ne görüyosun haa söyle ne görüyosun?
Sedat: Canın mı acıyor Cehennem?
Cevdet: Kendimi çok berbat hissediyorum kardeşlik!
Sedat: Buradayım karşında ne yapman gerekiyorsa yap
Cevdet: İkimizin burada ne işi var Sedat?
Sedat: Başkasına bırakma sen yap
Cevdet: Neden ben neden ikimiz?
Sedat: Çünkü çünkü atın ayağı kırıldı
Cevdet: Kemiklerim sızlıyor kardeşlik!
Sedat: Bu iş sana düşer Cehennem yerinde olsam yapardım yemin ediyorum sana yapardım kendi atımı başkasına vurdutmazdım hatırlasana atları da vururlar dimi?

52. Bölüm:”Göçmen Kuşlar Mevsimi”
Cehennem: Bununla ilgili ne biliyosun?
SEDAT:Nedir o?
CEVDET: Uzi marka otamatik silah
SEDAT: Bilmiyorum
CEVDET:Daha önce hiç gördün mü?
SEDAT:Hayır. Neden sordun?
CEVDET:Senin arabanda bulundu; Abbasta. Cavit Hasanoğlu ve Sümer Kireççi bu silahtan çıkan kurşunlarla öldürüldü bunun ne anlama geldiğini biliyo musun?
SEDAT:Neler saçmalıyosun Cevdet?
CEVDET:Cinayetle yargılanacaksın Sedat!
CEVDET: Yalvarırım bana öyle bakma Cahide ana
CAHİDE SULTAN:Sen bide içimi görsen
CEVDET:Keşke bi çaresi olsa
CAHİDE SULTAN:Senden çare dilenmeye gelmedim Cevdet bana neler olduğunu anlat.
CEVDET:Elde bi takım deliller var. Kesin ve net deliller
CAHİDE SULTAN:Sedatı suçlamaya yeticek kadar kesin mi?
CEVDET: Dünyanın her tarafında herkesi suçlamaya yetecek kadar kesin
CAHİDE: Sedat neyle suçlanıyor?
CEVDET: Henüz savcının karşısına çıkmadı bilmiyorum
CAHİDE SULTAN:Ben senin görüşünü soruyorum
CEVDET:Vaz geç ana sorma
CAHİDE SULTAN: Soruyorum Cevdet!
CEVDET:Bunu bana yapma anacım
CAHİDE SULTAN:Yüzüme bak ve adam gibi cevap ver.
(Şükran Doğanın kapısından içeri sinirli bi şekilde girer.)
Doğan: Gene ne var?
Şükran: Bunu bana sen söyliceksin.
Doğan: Şükran!
Şükran: Ağabeyme naptınız?...Sana bi soru sordum
Doğan:Bu konuda konuşmak istemiyorum
Şükran:Ama ben istiyorum.
Doğan: Şu anda burada olman doğru diil.
Şükran:5 dakika sadece 5 dakika ondan sonra sana söz veriyorum bida hiç yüzümü görmezsin ömrünün sonuna kadar görmezsin
Doğan:Sen hep böyle yanlış şeyler mi istersin?
Şükran: Belki
Doğan: Ne bu bi cevap mı?
Şükran: Evet cevap çünkü ben yanlış da olsa isteklerimi yüksek sesle söyleyebiliyorum
-------------------------------------,
Cahide Sultan: Senin bu söylediklerini aklın alıyor mu?
Cevdet: Ne aklım ne yüreğim içim boşaldı ana. Elim kolum bağlı yalvarırım beni anla
Cahide sultan:Anlaşılacak bişey yok Cevdet ama istersen sen bunları bi de Remzi Babana anlatmayı dene
Cevdet:: Remzi Baba
Cahide Sultan: Sabahtan beri kendisini odaya kapadı kimseyle görüşmüyor kimseyle konuşmuyor.Yüzü kireç gibi
Cevdet: O bunları hiç hak etedi
Cahide Sultan: Yatak odasının penceresine yüzünü dayamış Mihrabat Korusunu seyrediyor. Sanki sasnki ömrünü doldurmuş yaşlı bir çınar gibi
Cevdet: Şu filmi başa sarmak mümkün olsa. Son iki haftayı hiç yaşamamış olsak
Cahide Sultan: Ama yaşadık
Cevdet: İki haftada ömrümün yarısı gitti Cahide Ana kalan yarısınınıda verirdim.
Cahide Sultan:Bunlar boş sözler Cevdet. Kimse kimsenin hayatını yaşayamaz ama elinden alabilir.
Cevdet:Olsun ben yinede verirdim Şerefim hakkı için söylüyorum verirdim yeterki sen bana öyle bakma yeterki Sedat Sedat bana boş gözlerle bakmasın
Şükran:Senin anlattığın adam benim abim değil
Doğan:Bunu ben de biliyorum Şükran ama kurallar vardır ve uygulamak zorundasın
Şükran:Kurallarınızın canı Cehenneme
Doğan:İleri gidiyorsun
Şükran:Daha da gidiceem
Doğan: Yoo bunu yapma
Şükran:Napıcaksın haaa napıcaksın söyle? Beni de tutuklayıp nezarete mi atıcaksın o kahrolası silahını çekip vurucak mısın?
Doğan: Merak etme bunlara gerek kalmadı
Şükran:Neden?
Doğan: Sen beni çoktan infaz ettin. Bi ölü bu dediklerinin hiç birini yapamaz.
Şükran: Bu şartlar altında benden adalet bekliyemezsin
Doğan: Ailen söz konusu değilken de adil değildin
Şükran: Buyur işte elinde fırsat intikamını doya doya al
Doğan:Sandığın kadar basit değilim Şükran
Şükran:Keşke basit olsaydın o zaman hiç değilse duygularını bağıra çağıra anlatma fırsatın olurdu. Basit ama gerçek
Doğan:Benden utanan sendin unutma ilk kurşunu sen attın
Şükran:Şimdi de gurur
Doğan:Evet bazıları için hala önemlidir
Şükran: Peki ondan önce söylenenler geride kurtarılmaya değer hiç mi bi şey yok?
Doğan:Yeter
Şükran:Neden gelip karşıma dikilmedin, neden yakamdan tutup silkelemedin, bak bu yanlış yapma yoksa yazık olucak demedin?
Doğan:Kurtarıcı rolünü hep karşıdan mı beklersin sen?
Şükran: Birinin yapması gerek. Ben olsam yapardım.
Doğan:O halde niye yapmadın haa?
Şükran:eminden beri ne yaptığımı sanıyorsun geri zekalı
Doğan:Şükran
Şükran:Dur! Ve sakın yaklaşma artık çok geç.
12 Nisan 2008 Cumartesi
Sıcak Saatler
Sıcak Saatler, Detay Film'in yapımcılığında 1998 yılında ATV'de yayına girdi. Televizyondaki gösterimi 3 sezon sürmüşdür. Senaryosu Ahmet Yurdakul tarafından yazılmış, yönetmenliği ise sırası ile Osman Sınav, Mustafa Şevki Doğan, Veli Çelik, Sadullah Celen, tekrar Veli Çelik ve Mehmet Aslantuğ tarafından yapılmıştır. Müziklerini ise Bora Ebeoğlu, Cengiz Onural ve Oya Ebeoğlu'ndan oluşan Aria grubu yapmıştır.
Dizi Osman Sınav yönetmenliğinde başlamıştır. 13 bölüm sonra Osman Sınav diziden ayrılmış, yerine geçen yardımcısı Mustafa Şevki Doğan yaklaşık 15-16 bölüm yönetmiştir. İlk sezon 37 bölüm sürmüştür. Geriye kalan 10-11 bölümün sadece 1 ila 2'sini Sadullah Celen, geriye kalanını Veli Çelik yönetmiştir. İkinci sezonun tamamını (38-67) Veli Çelik yönetmiştir. Dizi 67. bölümde ilk defa sonu seyirciye bırakılan bir finalle veda etmiştir. Aradan bir sene geçtikten sonra, Sedat ve Buket'i evlendirmek için bir 13 bölüm daha çekilmiştir ve 79. bölümde "evlilik" ile dizi bitmiştir. Bu son 13 bölüm'ü Aslantuğ yönetmiştir. Remzi Evren bu diziye 29.bölümden itibaren İstanbul Emniyet müdürü Koray Taşkın tiplemesiyle dahil olmuş ve daha sonraki 43 bölüm bu karekteri oynamaya devam etmiştir. Remzi Evren 25.02.1957 yılında Bolu'da doğmuş olup G.Ü. İİBF ve MSÜ Resim ana sanat dalı Prf. Özdemir Altan Atölyesi mezunudur. Bolu KMS Tiyatrosu kuranlar arasında yer alarak Tiyatro oyunculuğuna başlamış 1994 yılında Kanal D de yayınlanan Artist Palas dizisiyle sinema tv. oyunculuğunada adım atmıştır. Rol Aldığı sinema filmleri: İstanbul Kanatlarımın Altında, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar,Cumhuriyet, Anne yada Leyla
Sedat Yalçın, gözüpek bir televizyon gazetecisidir. Zorlu ve esrarengiz maceraların içine girmekten geri durmayacaktır. Buket Hazal ise Sedat Yalçın'ın ekibine yeni katılanlardan biridir. Önce sürtüşmelerle başlayan arkadaşlıkları, bu ilişkinin farklı boyutlara kaymasını engellemeyecektir. Remzi Baba, Cehennem Cevdet, Rıfat Hazal, Komiser Doğan, Gazeteci Coşkun ve Ayşe ve diğer karakterler ise bu maceranın içinde kendilerine bir köşe kapmaktan geri durmayacaklardır.
*Kaynak:Vikipedi